Acı Çekmek Yaratıcılığın Öz Annesidir

    Tepemizden tırnak diplerimize kadar acıdan besleniyoruz. Acı çekmenin insanı olgunlaştıran bir yanı var. Öncelikle belirtmeliyim ki acı çeken her insan yeteneğinin olduğu alana yeteri kadar kanalize olursa altın çağını yaşıyor. Terör örgütü yandaşları, çektiğini zannettikleri acılarının sözde intikamını almak için harcadıkları enerjilerini spora, eğitime ya da sanatın herhangi bir dalına harcasalardı önemli bir dalda mutlaka insanlığa bir katkıda bulunmuş olurlardı. 



Acı çekmek kesinlikle yaratıcılığı doğurur. Frida Kahlo'nun, Neşet Ertaş'ın, Nazım'ın, Sabahattin Ali'nin en üretken oldukları dönemler, acılarının tavan yaptığı dönemlerdir. Bu tesadüf değil! Bir bakıma acı çekmek içimizdeki dinamiklerin harekete geçmesi için duygularımıza vurulan zalim bir kırbaç. Yakıcı ve yaratıcı... Buradan hareketle gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki, dünya çapında eserler üretmeme çok az kaldı. Ve aslında hepimiz muazzam kreatifiz. Sorun, herkes acı çekiyor ama hiç kimse yaratıcılığının farkında değil. Çünkü herkes bütün zamanını ve enerjisini çektiği acıya  harcadığından kimsenin yeteneklerini ve yaratıcılığını keşfetmeye zamanı kalmıyor. Yüz yaşından sonra mucit olma hevesine kapılan insanlara sorun bunu. Geç kalmışlığın pişmanlığını size onlar açıklasınlar. 









Bu blogdaki popüler yayınlar

Boş Kent

İyisi Mi Uzak Duralım

Aklıevvel